
On öykünün onunu da sevdim desem abartmış sayılmam. Keskin naneli de kadın duygusallığından ziyade erkek, üstelik de ergen bir erkeğin telaşını görmek buruk bir gülümseme bıraktı bende.
Monte Carlo Oteli ise bir kez daha sorgulattı gençlerin baş belası sınav sistemini ve elbette eğitim olanaklarını. İlk Koklayışta Aşk ise mizahın sularına sürüklerken beni kadın zekasının pırıltılarını hissediverdim. Doğrusu bundan da epey hoşlandım:)
Jübile sanırım en sevdiğim öyküydü. Elbette şöyle bir geçmişe dönüvermedim desem koca bir yalan olur. Okul yıllarındaki İlyas, Mehmet, Ahmet amcaları hatırladım ve onların yüzlerinde eskimeyen sabır dolu, emek dolu çizgileri.
Öykü maalesef roman kadar okunan bir yazı türü değil. Ama eminim gençler bu öyküleri severek okuyacaklar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder