Sözcüğün en sert anlamıyla iki ayrı dünyanın insanı Lisa ve Jasim'in hayatını okurken zaman zaman düşündüren zaman zaman ise gülümseten usta bir öyküyle başbaşayız. Lisa kendi bireysel problemlerine odaklı bir ergen ki onu alış-veriş ve geride bıraktığı erkek arkadaşı dışında pek fazla şey ilgilendirmiyor. Jasim ise ülkesinden kaçmış, Almanya'da yurda sığınan bir sığınmacı. İkisinin tek ortak noktasıysa aynı mahallede yaşıyor olmaları.
Lisa'nın abisi Theo ile farkıysa Theo'nun babasıyla çatışarak(Babası çevredeki emlak fiyatlarının yurttan etkilendiğini savunan bir grupla hareket ediyor. Oysa o da gençliğinde odasının duvarına Che posterleri asmış ve gerektiğinde yollara dökülmüştür.) ve hatta onu ilkelerine ihanetle suçlayarak sığınmacılardan yana tavır alması.
Kıtabın son bölümünde yazarın sonradan eklediği bölüm var ki düşüncelerimi özetlemiş. Her ne kadar kitabın yazım tarihi nedeniyle hızla gelişen teknolojiye yer veremese de değişmeyen gerçeklikler hala değişmemeye devam ediyor. Lisa'nın öyküsü yeniden yazılsa muhtemelen ufak tefek değişiklikler olacaktır elbette; fakat Jasim'in öyküsünde duşlar dahil hiç bir değişme olmayacaktır sanırım.
Kısacası gençler için, dünyaya eleştirel gözle tekrar bakmak isteyenler için harika bir kitap. Bu arada belirtmeden geçmeyeyim 1950 doğumlu Kirsten Boie üç kez Hans Cristian Andersen ödülüne aday gösterilerek, bir çok kez de farklı ödüller almış. Suzan Geridönmez ise çevirisini yaparak bizlerle harika bir kitabı buluşturdu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder