29 Nisan 2012 Pazar

ŞATŞAT NEREYE?

Sid De Lit' e gitmek öyle pek kolay değil. Öncelikle okaliptüs ağaçlarının köklerinde yaşayan amuda kalkmış koalaları takip etmek gerekir. Bu yol Sit De Lit'e dünyadan ulaşmanın tek yoludur. Kitabın kahramanları9 Şatşat ve Kunikul ise tam bir Sit De Lit yerlisidirler ki kocaman tavşana benzer kulakları vardır.

Sit De Lit'in ise bir sorunu var. Burada hiç güneş batmaz ve gece hiç olmaz. Bu nedenle Sit De Litliler uykusuzluk sorunu çekmektedirler. Şatşat ise yıldızları merak eder. Yıldızlara olan bu merak Şatşat ve en iyi arkadaşı Kunikul'u oldukça tuhaf bir yolculuğa sürükler. Yolculukta karşılarına Kont Eşit Kollu Terazi gibi ilginç kişiler de çıkacak.

Kitabın arka kapağına baktığımda Alice Harikalar Diyarında'yı ve Şapkacıyı hatırladım. Okuduğumda ise başka bir harikalar diyarının tasarısını buldum. Kitabın arkasında on yaş üstü dese de bence bu kitap büyüklere yazılmış bir kitap. Cümleler ve kullanılan kavramların daha çok büyüklere ya da gençlere uygun olduğunu düşündüm. Dili akıcı ve duru kullanan yazarın karakterleri de oldukça enteresan olmuş.

Ayrıca arka kapak yazısı oldukça güzel yazılmış. Kitaba dikkat çekmeyi başarıyor. Bu arada kitap üç kitaplık seri olarak tasarlanmış. Serinin ilk kitabı yıldızsız ülkeydi. Devanı da umarım yakın zamanda okuyucusuyla buluşur.


Doğan Egmont yayınlarından çıkan kitabın yazarı aynı zamanda dizi ve reklam oyunculuğu yapan Dilşad Çelebi. Ayrıca seksen bölümlük Bekir, Tekir ve Kuyrukları adlı çizgi film serisi de yazmış. Bu ilk kitabında  genç yazara başarılar diliyorum.(http://tvarsivi.com/dilsad-celebi-satsat-nereye-kitabi-hakkinda-bilgiler-aktariliyor-25-01-2012-izle-i_2012010658815.html)

28 Nisan 2012 Cumartesi

5 ÇOCUK 5 İSTANBUL

Turuncu saçlı Mert, kırmızı fesli Hamdi, mor aynalı Helen, mavi para keseli Milya ve kemik tokalı kız. İşte İstanbul'un beş dönemi ve her birinin kısacık hikayesi. İstanbul'un tarihine küçücük yaşlarda ilgi çekebilecek güzellikte hazırlanmış güzel bir kitap olmuş.

Betül Sayın'ın kaleme aldığı kitap yine kendisi tarafından resimlenmiş. 2006 yılında Uluslararası Çocuk Kitapları Kurulu(IBBY) tarafından illüstrasyon dalında onur listesine seçilmiş kitabın rengarenk sayfalarında eminim çocuklar da çok güzel ve ilgi çekici bir tarih yolculuğuna çıkacaklar.

PAT PAT PAPATYA

Okula yeni başlayan çocuklara okutulacak ya da yatma vaktinde anne- baba şefkatiyle okunacak güzel bir öykü kitabı.

Doğadaki varlıkların farklılıkları konu alan kitap beraberinde arkadaşlık temasına da değinmiş. Resimlenirken fazla ayrıntı verilmeyerek yaş seviyesi dikkate alınmış.

17 Nisan 2012 Salı

Zaman Bisikleti

Bir bilgisayar ve ona bağlı bir bisiklet ve hoooop doğruca Karain'e. Hem de yüz milyon yıl öncesine. Karain'de ilk baltanın, mızrağın nasıl icat edildiğini görmeye. Çuka ve Anin'i uzaktan izlemeye. Hem izlemeye hem de öğrenmeye.

Çuka ve Anin yüz milyon yıl önce Karain'de yaşamış iki kardeş. Üstelik çok da meraklı ve akıllılar. Yazarımız da kızlarıyla Çuka ve Anin'i uzaktan izlerken tarihe tanıklık ediyor. Elbette sadece uzaktan izliyorlar tarihte bir değişikliğe neden olmamak için.

Oldukça eğitici bir dille Bilgin Adalı tarafından kaleme alınan kitap aynı zamanda çocuklar için de çok eğlenceli.
Her çocuğun zevkle okuyabileceği aynı zamanda buluş yapmanın ve tarihin önemi anlatan kitabın dili biraz kuru kalsa da heyecanlı olaylar içinde bu fazla göze çarpmıyor.

14 Nisan 2012 Cumartesi

Uzayda Bir Yatılı Okul

Suzan Geridönmez'in incelediğim ilk kitabı olan bu kitabı elime aldım ve elimden bırakamadan bitirdim. Kitabı okurken fazlasıyla heyecanlandım. kıvrak ve akıcı dili, anlatımının sadeliğiyle tam kararında buldum kitabı.

Konusuna gelirsek Negezeg adlı gezegende insandan evrimleşerek oluşan Nasnilerden olan Yazu'nun önemli bir sorunu vardır. Okulda büyük zorluk yaşayan Yazu'nun aynı zamanda olumlu enerji şarjı çabuk bitmektedir. Bunun sebebini daha sonra öğrenecek olan Yazu Negezeg'de az görülen insan geniyle doğan nasnilerdendir.

Yazu'nun tarih sınavı kötü geçer ve sınıfta kalmak üzeredir. Bir de kardeşlerinin doğacağını öğrenen Yazu artık ailesi tarafından sevilmediğini düşünür. Böylece Kayıp Orman'daki Özel-Gen yatılı okuluna gitmeye karar verir.
Fakat Özel-Gen'de Yazu'yu büyük bir sürpriz beklemektedir. Özel-Gen yalnızca insan genlilerin kabul edildiği bir okuldur. Okulun müdürü Hayin Başkan ise hain planlarını gerçekleştirmek için öğrencileri geleceğin askerleri olarak yetiştirmek üzere kurmuştur okulu.

Çok sıkı kurallı olan okulun öğretmenleri ise etkileyici kurgulanmış Bollaf-Dünya Tarihi , Faşimo-Üstün Gen Teorisi, Ruhana- İnsan ruhu ve davranışları, Mızıl-Ahlak değerleri, General- Darbe ve Savaş dersi. Okulun sloganı da oldukça imalı: GENİMİZDE İNSAN, HEDEFİMİZDE DÜNYA DÜZENİ VAR.

Bir gün derste Faşimo elinde mezurayla sınıfta dolaşıp gözüne kestirdiği öğrencinin kafa ölçüsünü alarak üstün -gen teorisine göre ideal kafa ölçüsünü açıklayarak nasnileri de üçe ayırır: beyaz-kara ve desenliler bunlar arasında da hiyerarşi koyarak en değersizlerin desenliler olduğunu söyler. Böylece Yazu ve Taluta'nın hazırladıkları isyan planına daha fazla katılımcı toplarlar.

Elbette kitabın sonunu yazmayacağım. Ana tema olarak ayrım yapmayı alan kitap her bireyin eşit olduğunu anlatıyor. Bunun yanında savaş karşıtlığı, hırs, öfke ve kin karşıtlığı dersleri de veren kitap mutlaka okunmalı okutulmalı. Dünya düzenini iyi bir kurguyla eleştiren kitap benim için de Suzan Geridönmez'le tanışmak için iyi bir adım oldu.

Yazu'nun ilk okulu her şeyin ilerlemesine rağmen günümüz okullarını yansıtmayıp daha eğlenceli ve ilgi çekici olabilirdi. Sınıfta kalmanın olması ise Negezeg'e pek yakışmamış. Ayrıca aileye yeni katılacak bireylere kitabın sonunda değinilebilirdi.



Domates Saçlı Kız

Tüyap'da Can yayınlarının Can Çocuk bölümünde bakınırken gördüm Domates Saçlı Kız'ı. Anında hayalgücüm işlemeye başladı domates saçlı bir kız, hoplayıp zıplayan, tüm mahalleyi birbirine katan:) Kitabı ancak okuyabildim. Kitap elime aldığım anda hayal gücüm kaldığı yerden çalışmaya koyuldu. Fakat bir mahalle yerine bir yetiştirme yurduna gittim bir anda. Ne yazık ki benim başkahraman gibi bir denizci şapkam olmadığı için kitaplarla gidiyorum beni götürdükleri yere.

Kitabın başkahramanı Güneş ismi bile ışıl ışıl seçmiş Sevim Ak. İlk mekan ise yetiştirme yurdu. Sevim Ak burayı pek sempatik anlatmış. Canlı arkadaşlık ilişkisi ve bol bol hayaller. Bir de herkesin annesi Sulak Anne :) Güneş ailesini hiç tanımamış ve tüm hayatını yetiştirme yurdunda geçirmiş ta ki bir gün annesi onu gelip alıncaya kadar. 

Buradan sonra Güneş'in annesi, babası ve abisiyle olan hayatı başlıyor. Elbette ki renkli arkadaşların yerini aile sorunları almaya başlıyor. Ardından mahalle arkadaşlıkları. Uyum sağlamakta güçlük çeken Güneş sonunda evden kaçarak Sulak Anne'ye gidiyor. Böylece Sulak Anne'nin hiç bilmediği öyküsünü de öğrenmiş oluyor.

Ailesinin yanına dönen Güneş'in hayatına dayısı ve en önemlisi dedesi giriyor. 

Sevim Ak'ın akıcı ve masalsı dili ile renklenen kitapta Güneş'in annesiyle ilişkisinde ve eve gelişindeki olaylar biraz zorlama kalmış. Güneş'in aklındaki soru neden onca zaman annesinin onu aramaması. Hayal kırıklığı ise annesinin üvey babasına olan kızgınlığı nedeniyle Güneş'i eve getirmesi. Bunun üzerinde fazla durulmamış. Açıklığa kavuşturulsa daha iyi olabilirdi.

Bir de yurt arkadaşlarından birinin nişanlanması ve mahalle arkadaşının ise mendil satması var bu konulara değinilmesine rağmen çok kısa kesilerek devamı getirilmemiş.

Elbette anlatıcılara değinilmeden bu yazı bitmez:) Anlatıcılarımız Çürük Yumurta Kenti'nin iki geveze kargaları Tıktık ve Tiktak . Çerçeve metinde bu iki gevezenin de yorumlarını eylenerek okuyabiliriz.

Sonuç olarak rengarenk isimleriyle okunulası bir kitap olmuş Sevim Ak'ın Behiç Ak'ın çizgileriyle renklenen Domates Saçlı Kız'ı

Ölümsüz Aile(Tuck Everlasting)

Ölümsüz olmak... Ne muhteşem olurdu değil mi? Şöyle kuytu bir ormandan kimsenin bilmediği gizemli bir pınardan bir kaç yudum su vee hooopp artık ölümsüzsün! Sonsuza kadar genç kalacak ve yaşayacaksın. Elbette yüzyıllardır aranan ölümsüzlük hep insanoğlunun hayali olagelmiştir. Natalie Babbitt ölümsüzlüğe farklı bir bakış açısıyla bakmış bu kitapta ve çok da iyi bir iş çıkarmış.

Konusuna gelecek olursak elbette ki ölümsüzlük. Canı sıkılan küçük Winnie bir akşam cesaretini toplar ve biraz dolaşmak üzere evden koruya doğru yola çıkar. Koruda ise görür görmez büyülendiği Jesse Tuck ile karşılaşır. Jesse yüz dört yaşında olmasına rağmen hala on yedi yaşında görünmektedir. Winnie daha sonra Tuck ailesinin tüm bireyleriyle tanışır ve onlarla dost olur.

Kitabın ana teması ise ölümsüzlük yüzünden ailenin nasıl perişan bir halde olduğu ve aslından bunun bir lütuftan çok lanet olduğunu düşünmeleri. Fakat güzel bir denge kurulmuş ki tüm aile bireyleri aynı şeyleri yaşamalarına rağmen hepsinin farklı fikirlere sahip olması ve okuyucunun kendi seçimine izin verilmesi.

Kitap çeviri olmasına rağmen çok fazla hatası yok. Dili oldukça güzel aktarmış(Tabi aslıyla karşılaştırmak gerekir ama rahatsız etmiyor.) Yalnız kitapta beni rahatsız eden çözüm bölümü oldu. Sırlarını korumak isteyen Tuck ailesinin annesi Mae bir cinayet işliyor ve bu  da olayları biraz karıştırsa da sonuçta sırrın korunması konusunda çözüm olarak sunulmuş. Ben sonuna kadar farklı bir çözüm beklemiştim fakat hayal kırıklığına uğradım. Cinayetin ve ölümün bir çözüm olarak getirilmesi oldukça rahatsız edici.

Kitaptaki bir diğer naif ayrıntıda ayrıca gülümsetti beni. Kitabın İş bankası yayınlarında da kullanılan kapağındaki kurbağa:)) Kurbağalar oldumolası sevimli gelmiştir bana. Burada da kitabın en önemli noktalarında adeta bir mühür gibi ortaya çıkmış. Öncelikle Winnie bahçedeyken, ardından Winnie ormandayken, daha sonra Winnie eve dönünce ki burada ölümsüzlüğe ulaşıyor. En sonunda yıllar yıllar sonra Tuck ailesi yeniden Treegap kasabasına geldiğinde. Sanki hep orada ve hep gülümsüyor.