29 Aralık 2011 Perşembe

BUNUN ADI FİNDEL

Hepimizin küçücük yaşlarda ne dahiyane fikirleri olmuştur kimbilir. İşte bu seferki kitabımızın ana kahramanı Nick'in de her zaman kafasında bir sürü harika düşünce dolaşıyor. Eh bunca fikri olan bir çocuk dersleride nasıl kaynatacağını iyi bilir.

Fakat 5. sınıfa geçince meşhur edebiyat öğretmeni Bayan Granger ile tanışacaktır. Bayan Granger ise tüm edebiyat öğretmenleri gibi sözlükleri sever ama diğer edebiyat öğretmenlerinden farkı sözlüklerine olan aşkıdır:)

Diller ve ortaya çıkışları derken sözcüklere geldiğinde Nick'in aklında yine müthiş bir fikir vardır. Tabi ilhamı ona veren ise Bayan Granger olur. Nick yepyeni bir sözcük bulur ve bunun yayılması için elinden geleni yapar.İşte 'FİNDEL' böyle ortaya çıkar. Oysa Nick'in sözcüğü için savaşması gerekir ve Bayan Granger da bir o kadar inatçıdır. Bu inadından da onu kimse vazgeçiremez:)

Okul sıralarında başlayan savaş, yıllar sonra bitecektir fakat çok beklenmedik bir şekilde:)

Kitabın içinden cıvıl cıvıl öğrenci seslerini duyabilirsiniz. Uyarmak gerekiyor: Minik okuyucuyu hızla saran bu kitap beraberinde okuyucuların da zihninde müthiş fikirler canlandırabilir.

yazarı: Andrew Clements
çeviren:Mine Kazmaoğlu
yayınevi:Günışığı Kitaplığı

27 Aralık 2011 Salı

Kayıp Rüyacı

Tulma, Siptor, Ledna, Pallomve Kalse her biri birbirinden özel yeteneklere sahip beş iyi arkadaş, hayaller ülkesinin gelecekleri...


Hayaller ülkesi imgesi altında buluşan bu yetenekler geleceği şekillendirme yeteneğine sahip, rüyacı olarak seçilen Kalse'nin Rüyabozan tarafından kaçırılmasıyla soluksuz bir maceraya atılıyorlar.


Tulma zekasıyla, Ledna çok uzaktaki sesleri bile duyma yeteneğiyle, Siptor düşünce okuyabilmesiyle ve Pallom da uzakları rahatlıkla görebilmesiye yolculukta karşılarına çıkan engelleri aşmaya çalışacaklar.

Köy köy, kasaba kasaba ilerlerken bir çok engelle karşılaşan dört arkadaş aynı zamanda kendilerini de sorgulamak zorunda kalıyor. Aslı Der'in felsefe ile yoğrulmuş bu fantastik kitabında da bir çok kavram kişilikler etrafında sorgulanmakta. Her köy, her kasaba insanın içindeki tuzakları somutlaştırması açısından özenle kurgulanmış.


Aslı Der bölümünün eklemediğim tek kitabı Tehlikeye 3 Yolculuk kaldı. Şimdiden meraktayım:)

22 Aralık 2011 Perşembe

Büyük Tuzak(Küçük Cadı Şeroks-2)



Küçük cadı Şeroks’un devam niteliğinde olan kitapta Şeroks’la yine maceralar içinde karşılaşıyoruz. Bu kez yıllar önce Prens Artora’nın lanetini gerçekleştirmeye gelen Artora'nın torunu Prens Milla küçük  fare Pibo’yu Sözcükler Masalı’nı yemeye ikna etmesiyle başlıyor. Lanetin son bulması için Şeroks’un yeni bir Sözcükler Masalı yazarak yerine koyması gerekiyor. Aksi halde Masallar Ülkesi Sesler Ülkesi Prensi  Milla’nın yönetimine geçecek . Sözcüklerini kaybeden halk bunun yanında özgürlüğünü de yitirecek.

Elbette lanet Sözcükler Masalı’nın yok edilmesiyle gerçekleşmeye başlıyor. Halk yavaş yavaş sözcükleri unutmaya başlıyor… Tabii ki kitabın özetini vermeyeceğimJ Fakat büyükleri düşündürmesi ve küçüklerin de ana dillerinin önemini anlamaları açısından oldukça etkili bir kitap olmuş Şeroks’un bu ikinci ve bence öncekinden de daha da iyi kurgulanmış bu kitap.

Tam da kendi sözcüklerimizi hızla kaybettiğimiz(unutturulduğumuz ) bir zamanda eşi bulunmaz güzellikte bir yapıtı ortaya koyan Aslı Der’e müteşekkir olmamak elde değil. Son zamanlarda çocuklar bir kenara büyüklerin bile sözcükleri hızla tükenmekte ve elbette gönderi önemli; kendi dilini ve sözcüklerini kullanamayan bir toplum kendisini de yönetemeyecektir.

Dilin önemi üzerine söylenecek çok söz var, söylenmiş olan da; ne yazık ki bunu büyükler yerine küçüklere anlatmak belki de çok daha önemli.

Sözün sonuna gelmeden kitabın ödülünü de anmamak olmaz. 2007’de Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği (ÇGYD) Yılın En İyi Çocuk Romanı ödülünü almış. Doğrusu çok da hak etmiş : ))

Kitapta kişisel olarak dikkatimi çeken şey Milla’nın Sesler Ülkesi Prensi olması, eskiden yazdığım bir masalda ben de sesler ülkesini kullanmıştım ama galiba benim sesler ülkemin iyi bir prensesi vardı:)


7 Aralık 2011 Çarşamba

KÜÇÜK CADI ŞEROKS

Şeroks'un maceraları:)
Felsefe eğitimli yazar Aslı Der'in kitaplarından Küçük Cadı Şeroks. Günışığı kitaplığından çıkan Küçük Cadı Şeroks yanlızca macera kitabı değil aynı zamanda hayal dünyasını zenginleştiren ve çocukları düşündüren de bir kitap.

Küçük cadı Şeroks öncelikle masal aramak için dünyaya gönderiliyor ve Şeroks'un dünyada yaşadıkları masalsı bir dille anlatılıyor. Bu arada sözlü edebiyatımızın önemli ögelerinden biri olan masallar ve masalcılık kitabın ana teması olması açısından önemli. Masallar ülkesinin geleceği içinse yeni masallar üretilmesi gerekiyor. Elbette masallar bulmak o kadar da basit değil.

Doğrusunu söylemek gerekirse günümüzde çocukların önlerine gelen hayal gücünün gelişmesinde özellikle masallardan daha yavan kalan çizgi filmlerle karşılaştırıldığında masallar da masalcılık da unutulmaya yüz tuttu. Babannelerin, annelerin anlattığı masalların yerini çocuk kannalları aldı. Bu bakımdan kitap yanlızca çocuklar değil masalları hatırlamak adına büyüklerin de okuması gereken bir kitap.

Aslı Der'in özgün ve akıcı anlatımı ile kitap çocukların kitaplıklarında bulunması gerekenler listesine girmeyi hak ediyor.

21 Kasım 2011 Pazartesi

Kraliçe'yi Kurtarmak ve Haritada Kaybolmak

Bu gün iki güzel kitaptan bahsetmek istiyorum. İkisi de aynı yazara ait bu iki kitabı da bir solukta okudum desem yalan sayılmayacaktır. Bu aralar fena halde öğrencilerimin kitaplarının müdavimi oldum. Doğrusu bu beni oldukça eğlendiriyor. Neyse gelelim kitaplara:
Günışığı kitaplığından iki nefis kitap: Kraliçe’yi Kurtarmak ve Haritada Kaybolmak.

İlk okuduğum kitap Haritada Kaybolmak’tı.(Oysa ilk çıkan Kraliçe’yi Kurtarmak.) İki kardeşin sihirli bir dükkanda yanlışlıkla sihirli şekerlemelerden bolca yemesiyle başlıyor. Tabii ki devamında sihirli bir harita ve harita üzerinde beliren coğrafi bilmeceler… Okurken bir yandan da çözmeye çalışmak çok keyif vericiJ Bu arada internet yerine ansiklopedi ve atlas kullanmak da hoş oluyor.
İkinci kitap ise Kraliçe’yi Kurtarmak. Doğrusu bu kitabı okurken öncekinden daha fazla eğlendim. Matematikle arası kötü olanlar da benim kadar eğlenir mi bilmem ama benim  bulmaca ve problem çözmeye pek hevesli olmam bu kitabı da nefessiz okumamı sağladı. Matematiği pek sevmeyen öğrencilerimin okumasını sağlasam işe yarar mı acaba? Kitapta matematikten çok kitap okumayı seven bir öğrencinin önce sihirli bir kalem ardından ise yine sihirli bir kitap bulmasıyla bu kez karşımıza matematikle kurtarılacak bir kraliçe çıkıyor. Küçük kitap kurtlarına kolay gelsinJ

İki kitabın yazarı da 1961’de Rusya, Moskova’da doğan Vladimir Tumanov. 1991’den beri Kanada’da Batı Ontario Üniversitesi’nin Modern Diller ve Edebiyatlar Bölümü’nde ders veriyormuş. İlk kitabı olan Kraliçe’yi Kurtarmak’ı matematiği sevmeyen oğlu için yazmış. Ardından ise coğrafyayı sevdirmek için Haritada Kaybolmak sanırım. Umarım çocuk kitapları yazmaya devam eder.

20 Kasım 2011 Pazar

Yarışma

Günışığı yayınlarının kitaplarını zevkle takip ediyorum. Öğrencilerim kadar benim de merakla okuduğum oldukça kaliteli kitapları bulunan yayın evi, çocuklar için bir öykü yarışması düzenliyor:
Zeynep Cemali Öykü yarışması
Yarışmanın teması 'HOŞGÖRÜ'. Her yıl olduğu gibi bu yıl da Zeynep Cemali'nin kitaplarından bir cümle seçilmiş. Seçilen cümle 'Patenli Kız' kitabından.“Ona duyduğum öfke çoktan uçup gitmişti” cümlesinden yola çıkılarak yazılacak öykü yarışmasına ilköğretim 6,7 ve 8. sınıflar katılabilecek.

2012 Yılı Seçici Kurul: Necati Tosuner, Hacer Kılcıoğlu, Süleyman Bulut, Nuran Özyer ve Müren Beykan

Son Başvuru Tarihi: 18 Mayıs 2012.

Daha Kapsamlı Bilgi İçin:

http://www.gunisigikitapligi.com/Scripts/ZeynepCemaliOykuYarismasi.htm



16 Ekim 2011 Pazar

Çocuklara Kitaplar...

     
Bir kaç haftadır öğrencilerim için kitap listesi çıkarmaya çalışıyorum. İnternetten ve kitapçılardan birçok kitap inceleme fırsatım oldu. Bu arada blogları da kurcaladım ve pek fazla çocuk kitabı önerisi olmadığını fark ettim. Tabii bunda Meb’in yayımladığı 100 Temel Eser’in de etkisi büyük. Fakat ben 12-14 yani ilköğretim ikinci kademe öğrencilerine yönelik okumalara klasikler kadar daha eğlendirici ve özellikle kitap okuma alışkanlığı kazanmalarında etkili olabilecek kitaplara ağırlık verilmesinden yanayım:)

        Her neyse incelediğim kitaplar arasında çok çok beğendiğim TÜBİTAK kitaplarını özellikle önermem gerekiyor. İnternet üzerinden çeşitli alış-veriş sitelerinden bunlar rahatlıkla alınabildiği gibi yetkili kitapçılardan da edinilenebilir.

        Bu arada günışığı kitaplarını da anmak gerekir ki çok çok güzel bir kitaplık oluşturmuşlar.
       
        Aslında hangisini tanıtayım bilemiyorum. Benim öğrencilerimin okumasını en çok istediğim kitaplar arasında metis yayınlarının Küçük Filozoflar Dizisi, bunun ardından Çıtır çıtır felsefe ve Tübitak’ın serilerini de eklemek lazım. Zamanla bunları tanıtmaya çalışacağım ama öncelikle naçizane hazırladığım lise:

ü Küçük filozoflar Dizisi                              Metis yay.
ü Cecü’nün yer cüceleri                                Umberto Eco       (Yky)
ü Çocukluk Ana Yurdum                             Kemal Özer                   (Can çocuk)
ü Memleket Hikâyeleri                                 Refik Halit Karay
     BALLI ÇÖREK KAFETERYASI                      Zeynep CEMALİ
ü Kraliçeyi Kurtarmak                                 Vladimir Tumanov       Pegem yay
ü Haritada Kaybolmak                                Vladimir Tumanov       Pegem yay
ü Uçan Sınıf                                                 Erich Kastner
ü Yaşlı Adam ve Deniz                               Ernest Hemingway
ü  Mutlu Prens                                            Oscar Wilde
ü İnsan Ne ile Yaşar                                    Leo Tolstoy
ü Sol Ayağım                                                       Christy Brown
ü Değirmenimden Mektuplar                      Alfonse Daudet
ü Küçük Kara Balık                                             Samed Behrengi
ü Şeker Portakalı                                         José Mauro De Vasconcelos
ü Güneşi  Uyandıralım                                José Mauro De Vasconcelos
ü Delifişek                                                   José Mauro De Vasconcelos
ü Pigmeler Ormanı                                      Isabel Allende
ü Canavarlar Kenti                                               Isabel Allende
ü Altın Ejder Krallığı                                   Isabel Allende
ü İstanbul’da Saklanbaç                              Mina Tansel
ü Tarihe Yolculuk / İlk Bilim Kütüphanem                   T.İş Bankası Yay.
ü Kayıp Şeyler Ülkesinde                                    Ege Erim
ü Eyvah Kitap!                                           Mine Soysal
ü Ana Tanrıça                                                       Mehmet Erdoğan
ü Azim                                                                 Onur Eyüp Karadoğan
ü Beyoğlu Macerası                                             Sara Şahinkanat
ü Gençlere Mektuplar                                 Zehra İpşiroğlu

ü Kızlarıma Mektuplar                                Emre Kongar
ü Harry Potter serisi                                            J.K. Rowling
ü Piramitleri Kim Yaptı?                             Tübitak

ü Mucizeler Adasına Yolculuk                    Tübitak
ü Ayak İzlerinin Esrarı                                Tübitak
ü Tuhaf Bu DNA'lılar                                 Tübitak
ü İlk Gençlik çağına Öyküler- 1                            Selim İleri
ü İki Yeşil Susamuru                                   Buket Uzuner
ü Kumral Ada~Mavi Tuna                          Buket Uzuner
ü Piraye                                                       Canan Tan
ü Adı Aylin                                                 Ayşe Kulin
ü Sevdalinka                                                         Ayşe Kulin
ü Füreya                                                      Ayşe Kulin
ü Sol Ayağım                                                        Chiristy Brown
ü Her Gün Hüzün                                        Chiristy Brown
ü Momo                                                      Michael Ende
ü Beyaz Yele                                                         Rene Guillot
ü Charlie'nin Çikolata Fabrikası                           Roald Dahl
ü Charlie'nin Büyük Cam Asansörü           Roald Dahl
ü Uçabilen Kız                                             Victoria Forester

Daha o kadar çok kitap var ki şimdilik bu kadar:))
     Bu arada çok önemli hatırlatma yakında kitap fuarı geliyor:))

SERENAD


Serenad: Max ile Nadia’nın hikayesi gibi görünürken aslında bütün
insanlık tarihinin hikayesi… Yani filler ve çimenin hikayesi.
Belki şimdi kitaptan birkaç anekdot ile kitabı anlatmam gerekir fakat ben tam da bugünden bugünün çimlerinden söz etmek istiyorum.
Bugün haberlerde süregelen bir ‘Arap Baharı’ndan söz edilir oldu. Bahar denince bizim hemen çağrışım kanallarımız açılır ve çiçekler, kelebekler, cıvıldaşan kuşlar, oradan oraya koşuşan çocuklarla birlikte ilkokulda mevsim şeridinin dörtte birine yayılan şenlikli bir görüntü belirir aklımızda. Ne hoş şey doğrusu:) Şimdi Arap baharı da bu durumda pek şenlikli olsa gerek maalesef değil! Arap baharı denilen şey halkın küçüklü büyüklü protestolarından bazı ülkelerde ise iç savaştan ibaret olan kısım için söylenmiş bir sözcük.Elbette bu baharın kaç can aldığı istatistiklerde rakamlardan ibaret kalıyor. Hiçbir rakam tek bir gözyaşı damlasının hakkını veremiyor. Bu ‘Bahar’ sözcüğü ise bizde uyanan o hoş duygulara hiç benzemiyor. Öyleyse uyanık siyasilerimiz neden seçti bu sözcüğü iyi düşünmek lazım.
Daha yaklaşıp da ülkemize bakacak olursak artık gün geçmiyor ki bir yerlerde bomba patlamasın yahut birileri kaçırılmasın. Yazık ki dünyanın bir başka bölgesindeki göz yaşları buradan bakınca ‘BAHAR’ diye adlandırılıyor. Peki buradaki ölümler istatistikler de mi bahar? Burada ölümün ardından dökülen gözyaşları, annelerin, eşlerin, çocukların çığlıkları da mı bahar? Maalesef yazı acıları tarifte oldukça yetersiz kalıyor. Medyada ise verilenler rakamlardan ibaret kalıyor.
        İşte tarihin başka baharlarını anlatan Serenad’da üç farklı kadın, üç farklı kıyım ve bir çok devletin kirli yüzü var. Maya, Mari, Nadia… Diğer adlarıyla Ayşe, Semahat, Deborah… Bu üç kadının
coğrafyaları, dinleri, dilleri de isimleri gibi farklı oysa kıyımın faili aynı. Sanırım aşağıdaki kitaptan alıntı bunu en iyi şekilde anlatacak:
Adil olanın peşinden gidilmesi doğrudur, en güçlünün peşinden gidilmesi ise kaçınılmazdır. Gücü olmayan adalet acizdir; adaleti olmayan güç ise zalim. ‘(s.416)
        Bu topraklarda yaşayan her evin gizli tarihinin olduğu söyleniyor. Öyle ya bu tarih değiştirmeler bir bayrak yarışıyla hala devam ederken geçmişle hüzünlenip bu günü rafa kaldırıyoruz. Karakterlerin dramını geçmişten alan bu güzel kitapta keşke bugünün dramından da bir kadın görebilseydik.
Bugünkü kadın ise iş yaşamının koşuşturmasında çocuğuna bile vakit ayırmayan bir anne. Şehirli annenin sorunu bundan ve çalışan kadın kimliğinin sorunlarından ibaret kalmış. Kadın diliyle anlatılan kitapta geçmişi sorgulamadan bugüne bir geçiş gelmiyor ne yazık ki.
        Her şeye rağmen kitaptaki güzel göndermeler, bilgiler ve hikaye oldukça etkileyici ve de akıcı bir dille kaleme alınmış. Zamanınıza yazık etmeyecek bir kitap.
Not: Kitabın kahramanı Maya’nın her gece okuduğu şiir ‘Başka bir gökyüzü’.
Daima açık ve durgun
Farklı bir sema,
Ve karanlığa rağmen
Değişik bir günışığı var orada;
Solgun ormanlar dert değil,
Sessiz tarlalara etme aldırış,
Yaprakları yeşil
Bir küçük orman var yaz kış-
Ve parlak bir bahçe var, kırağı
Ve donun asla uğramadığı;
Solmayan çiçeklerinin içinde
Arıların canlı vızıltısını işitirim:
Gel gir, bahçeme
Yalvarırım, kardeşim!

Emily Dickinson’dan çeviren:
Osman Tuğlu

22 Eylül 2011 Perşembe

Değişim İçin Yüz Bin Şair

''24 Eylül’de 100’e yakın ülkede ilk kez yapılacak Şiir Festivali “Değişim İçin 100 Bin Şair”in (100 Thousand Poets For Change) Türkiye ayağı İstanbul ve Mardin’de yapılacak. Festival, Lale Müldür’den Haydar Ergülen’e, Birhan Keskin’den Kemal Varol’a Türkiye’nin önde gelen pek çok şairini bir araya getirecek.

24 Eylül’de 100’e yakın ülkede gerçekleşecek Değişim İçin 100 Bin Şair (100 Thousand Poets For Change) şiirin, edebiyatın ve sanatın gücünü pekiştirmek için harekete geçiyor. Şairler değişim istiyor, şairler değişim için dünyayı ele geçiriyor.

Amerikalı şair ve editör Michael Rothenberg’in mimarı olduğu Değişim İçin 100 Bin Şair, Avrupa’dan Ortadoğu’ya pek çok ülkede, farklı şehirlerde düzenlenecek. Ayrımcılık ve nefretin ele geçirdiği dünyada şairlerin ve şiire inananların hala aynı yöne bakabildiğini kanıtlayan Değişim İçin 100 Bin Şair, sınırları kelimelerle değiştiriyor.''


Değişim için 100 bin şair: ) ismi bile umut verici. Bir çok ülkede düzenlenecek olan etkinlik ülkemizde de epey renkli. İstanbul ve Mardin olmak üzere iki şehrimiz yalnız edebiyat değil bir düşünce fırtınasına da ev sahibi olacak.
Bu haberi görmeden hemen önce gündem haberlerini takip ediyordum. Tahmin edersiniz haberler pek iç açıcı değil. Şairler ele geçirse dünyayı ne hoş olur. Ne de olsa ‘normal’(!) insanların barış istemeye ya da bunun için çabalamaya pek niyeti yok. Dünyanın her yanı yangın yeri… Her köşede ayrı acılar, kan, savaş… Elbette ateş başımıza düşmeyince yangını da gören yok. O halde yangını yüreğinde hissedenler ele geçirse ya dünyayı.
Her neyse benim halet-i rüyalarımdan sıyrılırsak etkinlik şiir için, edebiyat için, hayat için ve düşünmek için düzenleniyor.
Kaçırmayın diyorum:)

12 Eylül 2011 Pazartesi

Mini mini birler...ve Öğretmenleri

Mini mini birler
Çalışkandır ikiler
Ela gözlü üçler
Dayak yiyen dörtler
Misafirdir beşler
Altılar kalemimi çaldılar
Yediler yemeğimi yediler
Sekizler seksek olup gittiler
Dokuzlar doktor olup gittiler
Onlar bizi okutanlar


:)) Evet bugün mini mini birler başladı okula, yarışmaya. Oryantasyon yani öğrenciyi okula alıştırma çalışması nedeniyle bir hafta erken başlayan birinci sınıfları velileri ellerinden tutup getirdiler okula. Tabii öncesinde renkli kalemler, boyalar daha neler neler... Önce birçoğu gelmek istemedi. Hatta bi süre okula gelmemek ya da annesini göndermemek için ağlayanlar hatta hastalananlar(!) bile olacaktır. Elbette bir süre sonra alışacaklar


Sonra...Sonrası etütler, ek dersler, ek kitaplar, özel dersler, dershaneler vs. derken sınavlar, sınavlar, sınavlar... Sınavlara bağlı hayatlar önce üniversite sınavında hesap veriyor, elbette bu kısır sistemde üniversite umutların bağlandığı kadar yüz güldürmüyor ne yazık ki. Bu sınavı da atlatanların artık iş bulma dertleri başlıyor ki bu da ayrı bir dram!!! Bugün artık öğrenciler gelecekten daha da umutsuz söz ediyor. Üniversite mezunu işsiz ordusu ise geçici işlerde sömürülülerek hayatlarını devam ettirme uğraşında.

Peki bugünün minikleri okula başlarken onları kimler karşılıyor dersiniz? Evet hala atanamamış fakat devlet eliyle sömürülen öğretmenler. Hayır burada 'KADROLU' diye ayrılan öğretmenlerin iş sorunlarından ya da maaşlarının azlığından dem vurmayacağım. SÖZLEŞMELİ daha da acısı ÜCRETLİ öğretmenlerden bahsedeceğim.

Çocuğunuza kimler mi öğretmenlik yapacak? Yazık ki ülkemizin yüzkarası bir uygulamasının kurbanı ücretli öğretmenler..Bu uygulamanın tek kurbanı ne yazık ki öğretmenler değil. Mağdur kısmın bir de öğrenci kısmı var.
  Peki devlet eliyle sezonluk işçi muamelesi yapılan 'ücretli' olarak tabir edilen öğretmenler kimlerdir?

Bir zamanlar tıpkı bugün okula başlayan bebeler gibi heyecanla okula başlayan miniklerdi. Sonra devam ettiler. onlar sizin bebelerinizin yaşındayken dershaneler bu kadar yaygın, etütler bu kadar popüler ve üniversite mezunlarının iş bulmaları bu kadar zor değildi. Kazandılar üniversite sınavını üstelik hiç de azımsanmayacak puanlar alarak ve hayatlarının gençlik dönemini heder edercesine ders çalışarak... Peki ya sonra? Üniversitelerden de diplomalarını alıp artık okullarına gidip öğretmenlik yapmaya hazırlardı.

Ve KPSS denilen öğretmenlik yapabilir diplomasıyla girilen bu sınavda her yıl biraz daha zorlaşan rekabet ortamında, öğretmenlik sürecinde hiç de işlerine yaramayacak bilgilerden sınanmaya başladılar. Geçmeyi başaranlar kadrolu ve sözleşmeli diye ayrılırken ataması yapılmayanlar da (ihtiyaç) dolayısıyla okullarda asgari ücretinde altında bir ücretle çalıştırılmaya(SÖMÜRÜLMEYE) başladılar.


Peki, bugün çocuklarınızı emanet ettiğiniz öğretmenlerin derdi sizi pek alakadar etmiyor diyelim; bunun ardından okullarda sürekli olarak değişen öğretmen kadrosu acaba çocuğunuzu etkilemeyecek mi? (ki bu da aynı sistemin sonucu) Yahut eğitim sürecinin sonunda çocuğunuzu aynı son beklemeyecek mi?

Tv kanallarında açıklama yaparak 'okullarda katkı yapılmasın' diyenler yine okullardaki öğretmenin üzerinden kar sağlıyorlar. Okullarda çalışan öğretmenin maaşına göz diken ve çözüm olarak atama yapmak yerine ÜCRETLİ sistemi getirenlerin sizce okullara katkısı ne?

Birilerinin çocukları ayda milyarların ödendiği kolejlerde okurken, orta ve alt sınıfın çocukları ise devlet okullarında okur. Aynı kişilerin çocukları özel ya da yurtdışı üniversitelerinde okurken, diğerlerininki devlet üniversitelerinden mezun olurlar. Sonrası malum kimin patron, kimin işsiz olacağı açık.

Peki hala bu ülkede eğitim ücretsiz mi?