21 Aralık 2016 Çarşamba

ilk doğum, ilk heyecan

selammm
bir anne blog tutuyorsa olmazsa olmazı doğum hikayesi. Eh benim de oldukça pozitif iki doğum hikayem olduğuna göre paylaşmamak olmaz ama değil mi?
ilk hikaye ilk doğum elbette. Her kadın gibi benim için de ilk doğum çok özel . Aslında doğum hikayesini anlatmaya 38. haftadan başlamalıyım nitekim 38. hafta kontrolünde doktorum bebek yola çıkmaya hazır görünüyor kırkı beklemez dediğinde beni de bir telaş sarmıştı. ailelerden uzak şehirlerde yaşamanın zorluğunu anlamıştım bir kez daha. İnsan hele de ilk kez doğuma gidecekse yanında güvendiği biri olsun istiyor. Ben illa ki annem olsun istemiştim. Hatta iki elin kanda olsa da mutlaka gel demiştim:)
o da beni kırmadı tabi durumu ilk torununu heyecanla bekleyen anneme ve kayınvalideme anlatınca hoppp o hafta evde bir şenlik havası ki sorma gitsin. ha geldi ha gelecek diye beklemeye başladık.
bu arada her gün kırk beş dk yürüyüş, bol bol su olmazsa olmaz tabii ki. doğum çantası hazır bir köşede bekliyor.39. ve 40. haftalar da böyle geçti. tabi iki hafta bekleyen anneler de artık sabırsızlanmaya başlamıştı.40. hafta geldiğinde bende de bir telaş başladı. hani gelecekti ne oldu ki derken doktor randevuları iki günde bire düştü. her doktor randevusuna umutla gidip hüsranla çıkıyorum. Piyemsesin keyfi yerinde ne sancı var ne açılma.
40 haftadan sonra yürüyüş tempom da sıklığı da arttı. Artık günde üç defa 45'er dk yürümüyor koca göbeğimle postacı gibi adeta koşuyordum. Ama benim minnak bezelye bekle daha diyor ben de sabır-sızlıkla bekliyordum. 41. hafta da bitiyordu  ve doktorum da ufaktan sezaryen lafları etmeye başlamıştı. Artık doktor randevularından çıkarken yalnızca hüsran değil gözyaşlarımda bana eşlik ediyordu. Neyse ki plasenta da suyum da iyi durumdaydı.
Son randevuma gittiğimde artık 42 haftalık basketbol topu gibi bir göbeğim vardı ve doktor bana bu defa bana 1  cmlik açılma haberini verdiğinde mutluluktan ağlamıştım. Sanki gerisi kolay gibiydi ve ben gelecek sancıları heyecanla bekliyordum. Eve döndüğümde yürüyüşe adeta kelebek gibi gitmiştim evet gelecek diyordum. Tabi yürüyüş kesmedi beni öğleden sonra da eşimle spor salonuna 45 dk da orda yürüyüş bandı. Yeniden eve dönüşte beni bekleyen nişan. İşte kanatlarımı takmıştım henüz ne sancı vardı ne ağrı ama ben hazırdım hepsine. Kendimi süper kahraman gibi hissediyor göbeğimle vedalaşıyordum. Evdeki yüz boyalarıyla  bol bol göbek boyama fotolama:) Kayınvaldemle annem dehşet içerisinde beni izliyorlardı. hala düşündükçe gülüyorum.
Gece 11 'i bulduğunda artık sancılar da gelmeye başlamış ben de hamilelik boyunca çalıştığım gibi kendimi plates topunun üstüne atmıştım. Tahmin edersiniz ki annemin ve kayınvaldemin dehşeti artık korku filmine dönmüştü. Sancılar arttıkça benden mutlusu yoktu. Çünkü o sancılar bana miniğimi getirecekti. Miniğim karnımda ben dışarda çalıştık çabaladık. Gece 2'yi bulduğunda annem artık daha fazla dayanamadı hastaneye gideceğiz diye tutturdu. Ben inatla sancılarımı evde çekmek istesemde ev halkı beni zor kullanarak hastaneye yetiştirdi. İlk tuşe de 3 cm ile gece 3 de yatış yapıldı. Evet  artık resmen doğuruyordum. Şansımıza nöbetçi doktor da kendi doktorumdu:))) Ama en büyük şansım ebe oldu ki aslında o tezi için oradaydı. Doğal doğumda ağrıyı azaltma yöntemleri üzerine tez hazırlıyordu. odama gelmiş tezime katılır mısın diye soruyordu ki bummmm bir sancı elini tuttum ve o da elimi sıkıca kavradı. nasıl nefes almam gerektiğini anlattı. Sancı geçtiğinde elbette teze katıldım. Ayağıma gelen fırsatı tepmek saflık olurdu. İşte böylece Halime ebeyle yollarımız kesişti. ve iyi ki de kesişti. onca sancı nasıl çekildi bilemiyorum yanımda doğum ekibim annem ve kayınvaldem :)) onlar benden fenaydı doğrusu. saat 5:30 olduğunda artık bana doğum odası yolu görünmüştü. odaya ne annem ne de kayınvaldem alınmadı neyse ki. sancı geliyorrrr derin nefessss biiiir ikiiii üçççç pufff nefes ver ve devammm... saat 6:00 ve işte minnoşum kollarımda.
Odaya çıktığımda ne ağrı ne sızı hissediyordum. Çenem düşmüş bır bır konuşuyorum. Enerjim zirvede. İşin komiği benim dışımda herkes bitmiş yorgunluktan. sonrası iyilik, güzellik... ikinci pozitif doğum hikayem de yarın:)

19 Aralık 2016 Pazartesi

bi selam vereyim dedim

Merhaba okuyucu
Biliyorum orda artık okuyucu falan yok. Anlamıyor değilim hani gezgin kaptan misali arada uğradığım bir liman oldu sanki burası ama ben ettim sen etme be okuyucu. Yok illaki okumam diyosan canın sağolsun be :) bana kalsın diye yazarım ben de :) zaten gecenin bi saati aklıma düştü buralar yazasim tuttu ki tuttu sanırsin ki aseriyorum. Saatlerdir neydi şu hesabın sifresi diye ne mailler karıştırdim, ne adresler kurtardim. Bir de bloğun gidişatını sürekli değiştiren (iki yılda bir) ben ismini de beraberinde değiştirince vay efendim bulmak epey zor oldu. Yildim mi elbette ki yilmadim janim kocisim de az dalga geçmedi bu arada benle haberin olsun. Anlayacağın çok uğraştım coook.
Neyse gelelim fasulyenin faydalarınaaaa yok be fasulseyeden bahsetmeyecegim elbette işin özüne gelelim diyecektim. Ben yazmayalı haftalar haftaları, aylar aylari kovaladı. Hayatimda ikinci veled peyda oldu ki (burada kalp kalp kalp diyorum) iki yıl arayla iki kardeş. Bu ne hız demeyin valla vururum!!! Neyse aile planlamama göre kendisi benim jubilem olur.
Jubileme gelirsek "Armin" barış ve özgürlük savaşçım benim. Bak şimdi analık hislerin depresti mi sandın 😂 o benim minik mucizem oldu. Armin için ayrı bir post açacağım elbette şimdilik sadece bi merhaba olsun dedim.😘😘😘