31 Ekim 2012 Çarşamba

Karaböcü Hoş Geldi

Karaböcü'yü okuyunca kıpır kıpır oldum her an ben de değişiverip mini minnacık bir kediciğe dönüşüverecekmişim gibi:)  Karaböcü simsiyah, sevimli mi sevimli yavru bir kedi. Nisan onu yolda bulur ve gizlice eve getirir.(Ben de küçükken sevimli bir köpek yavrusunu eve getirmiş onu gizlice evin bodrumunda beslemeye kalkmıştım. Elbette foyam kısa sürede ortaya çıktı. Ben de köpeksiz kaldım.) Ama karaböcü öylebilinen kedilerden değildir. Bir bakmışsın tavşan olmuş, derken hoooppp!! bir de bakmışsın ki maymun.

Minikleri fantastik kitapların dünyasına sürükleyen eğlenceli mi eğlenceli bir dizi  KARABÖCÜ. (İsmi de pek şirin:))

Bu arada belirtmeden edemeyeceğim baskısı da oldukça kaliteli. Bu yaş çocukları için kitap seçiminde önemli bir unsurdur resim ve baskı kalitesi. Bu arada Gözde Bitir'in çizimiyle Karaböcü de çok sevimli olmuş.

Dizinin Diğer Kitapları:
Karaböcü Partinin Gözbebeği
Karaböcü ile Tatil Maceraları
Karaböcü Kayboldu

yayınevi: günışığı
sayfa:64
resimleyen: Gözde Bitir

SINIFIN YENİSİ

İlk gençlik, ilk aşk ve sınıfın yenisi olmak... Emre yeni geldiği okulda hiç arkadaş edinememiştir. Üstelik daha ilk günlerde de bir kaç kişiyle tatsızlık olunca zaten girişken olmayan Emre tamamen yalnız kalacaktır ki Arda ile arkadaşlık ilişkisi gelişmeye başlar. Arda oldukça konuşkan biridir. Emre ve Arda'nın arkadaşlıkları gittikçe serpilir. Babalarının da geçmişte tanıdık olması ikisini de şaşırtır. Behçet Çelik o kısmı üstü kapalı geçse de anlıyoruz ki onlar da ortak dünya görüşlerine sahiptirler.

Arda kendini yazıyla ifade ederken, Emre de müziği tercih eder ve gitar çalar. İkisinin kendilerini ifadede farklı yolları seçmesi aralarında farklı bir iletişimi de geliştirir. Arda sayesinde sınıfıyla yavaş yavaş kaynaşmakta olan Emre ise Sibel'den hoşlanmaktadır. Fakat Emre'nin doğasına uygun bir şekilde bunu ifade etmesi çok zordur. Arda ise yazın tanıştığı Ceyda'ya göndermediği mektupları yazmaya devam eder.

Dostluk, arkadaşlık gibi kavramlar ele alınırken ailenin genç üzerindeki baskısı, genliğin ruh halleri de incelikle işlenmiş. Emre'nin hayalleri ve Sibel'in onda yarattığı hisler yetişkinleri de yeniden lise yıllarına götürecektir.

İki gencin gelgitlerini ustalıkla işleyen Behçet Çelik Emre'nin sıkılmasını fazlaca öne çıkarmış. Sık sık 'sıkıcı' sözcüklerini tekrarlarken gereğinden fazla tahlillere girmiş.

yayınevi: günışığı
sayfa sayısı: 156

Behçet Çelik ve Sınıfın Yenisi:http://behcetcelik.com/s%C4%B1n%C4%B1f%C4%B1n-yenisi.aspx

Mavisel Yener'in Yazısı :http://www.gunisigikitapligi.com/downloads/310311(2)-CumhuriyetKitap.pdf

ZOR SEVGİLER(HARD LOVE)

EVET BU ZOR AŞK, AMA AŞK İŞTE GENE DE,
BİR DÜŞ ÜRÜNÜ DEĞİL, BASİT BİR OYUNDAN ÖTE,
VE ADINI HAK EDEN TEK MUCİZE,
ÇÜNKÜ ÇOĞU KEZ YAŞAMLARIMIZI SAĞALTAN AŞKTIR ZOR AŞK.


Gencecik okuyucuları bambaşka bir yazım dünyasının da kapılarını aralayan kitap, okuyucuyu 'Fanzin' le tanıştırıyor. Edebiyat dünyasının sınırı çizilememiş alanlarından biri olan fanzinler evlerde hazırlanarak fotokopi ile çoğaltılıyor. Edebiyatla, kendini yazı yoluyla keşfe çıkmış gençlerin birbirlerini keşfi de yine fanzinle vasıtasıyla oluyor.

Kendini tamamen çevresinden yalıtan John duygulardan tamamen uzakta durmayı seçiyor. Tek arkadaşı ise Brian. Arkadaşlıklarını tanımlarken bile ''Normalim diye geçinen, içi boş iki ruh. İkimiz bir arada hala bir sıfır ediyoruz....'' diyor. Anne babasının küçük yaşta boşanmasıyla birlikte içine kapanan John marjinal- eşcinsel olan Marisol'le tanışmasıyla hayata bakışı da değişmeye başlıyor.

John artık yalnızca 'duygulara bağışık' değil, daha çok duyguları karışıktır. 'Muz Balığı' yazarı John ve 'Kurtuluş Hızı' yazarı Marisol arasında hiç de 'cool' olmayan bir arkadaşlık başlar. John'un 'Pişmanlık Yok'  yazarı Diana ile mektuplaşmasıyla fanzincilerin katıldığı bir toplantıya doğru yola çıkarlar.

Kimlik arayışını, aile çatışmasını, yanlızlık hissini ve daha bir çok şeyi incelikle ele alan yazar Marisol'un kimliği üzerinden eşcinselliğe de değinmiş.


Yayınevi: günışığı
Sayfa:     233
Türkçesi: Mine Kazmaoğlu

16 Ekim 2012 Salı

YEŞİL KİRAZ-2

Yeşil Kiraz'ın devamı niteliğinde kitap elbette. Kiraz artık ergenlik yıllarını, aile çatışmalarını geride bırakmıştır. Dünya Koleji'ne giren Kiraz'ın hayatı artık bambaşka bir düzlemdedir. Fakat peşini bırakmayan bir şey vardır o da geçmişi. Geçmişiyle yüzleşme sürecine giren Kiraz 'ın yaşadıkları hiç de azımsanacak gibi değil. Amerika başta olmak üzere dünyanın çeşitli yerlerinde kariyerini sürdürmeye devam ederken Türkiye'de de çalışır. Bu sırada yaşadığı kötü aşk deneyiminden sonra da bir daha aşka yaklaşmaz. Fakat Çinli Bay Li Kiraz'a aşık olmuştur ve incelikle bu aşkı ilan etmeye devam eder. Kiraz da ondan hoşlanmaktadır.

Roman temel olarak yapılan yanlışlarla yüzleşme sürecidir. Fakat bu yanlışların yeterince irdelenmemesi beni bir miktar hayal kırıklığına uğrattı.Özellikle eski bir aşkla yüzleşmek biraz yüzeysel kalmış. Anne ile yüzleşmek de daha fazla irdelenebilirdi. Ayrıca birinci kitapla ikincisi arasında da Kiraz'ın Dünya Koleji'ne kabul edilme aşamasında boşluklar kalmış. Kitabın sonuna kadar bu boşluğun doldurulmasını bekledim fakat sonu da bir miktar havada kalmış. İlk kitapta sorgulanan pek çok şey olmasına rağmen ikinci kitap daha yüzeysel ve macera odaklı olarak kalmış. Her ne kadar birinci kitap biraz eski türk filmleri tadında olsa da sorgulatma ve gençlik problemlerine daha fazla yer verilmişti. İkinci kitapta ise yaş dolayısıyla da bu problemlerin atlatılmasından dolayı pek yer verilmemiş. Yine de daha farklı şeyler sorgulanabilirdi.

13 Ekim 2012 Cumartesi

YEŞİL KİRAZ

Uzun süredir Gülten Dayıoğlu'dan kitapları taşımak istiyordum buraya. Yeşil Kiraz ile başlamanın güzel olacağını düşündüm. Ülkemizin yakın tarihini hatırlatırken bir çok yönden de güncelliğini fazlasıyla koruyor.
Bir çok katmanda tekrar tekrar incelenebilecek olan kitabı ben sadece kabataslak inceleyebileceğim. Ülkemizde çocuk edebiyatı denince başta gelen isimlerden Gülten Dayıoğlu. Yıllardır bir çok nesle kitap okuma zevkini aşıladığını yadsıyamayız.

Kitap öncelikle toplumun hemen her kesiminden insan manzaraları sunmakla başlıyor. Kiraz'ın ailesinin köyden koparak İstanbul'un sosyal refah seviyesi yüksek semtlerinden birine kapıcılık yapmaya gelmesiyle başlıyor. Böylece toplumun farklı katmanlarını aynı apartmanda görebiliyoruz.

Kitabın temel sorunlarından biri de yalancılık. Kiraz'ın bu alışkanlığa başlaması adım adım anlatılmış. Okula başlamasıyla birlikte topluma karışması ve kendine orada ifade ediş biçimi Kiraz'ın ne kadar hırslı bir çocuk olduğunu da gözler önüne sermiş. Çok çalışkan olan Kiraz bir yandan cahil ailesinin yasaklarıyla baş etmek zorunda kalırken bir yandan da toplum içinde kendini konumlandırmaya çabalar.

Bir çok karakteri ve beraberinde ortamı beraberinde sunan Dayıoğlu okuyucuyu da zaman zaman sosyal sorgulamalara götürür. Bu günün çocukları için de sorgulayacak önemli durumları satırlarına serpiştirmiştir.

Kiraz'ın hayatına aşkın girmesiyle sosyal zıtlıklar onu tam bir çıkmaza götürür. Sonunda yalan batağına saplanan Kiraz sürekli gel gitlerin burgacında kıvranır. Aşık olduğu genç tarafından  'ÇÜRÜK KİRAZ' olarak olarak yaftalanmasıyla derin bir bunalımın içine yuvarlanır. Artık Kiraz'ın yalanlarla ördüğü pembe dünya tamamen yıkılmıştır. Bu olayla birlikte liseye başlar. Dönemin olayları fonda devam ederken Kiraz'ın zengin ev sahipleri tarafından kullanılan ağabeyi de bu olaylardan payını alır. Ağabeyin yaşadığı olaylar arka planda geçse de dönemi (aslında her dönemi) anlamak açısından irdelemek önemli.

Kısacası Yeşil Kiraz güncelliğini koruyan, çelişkilerle dolu bir genç kızın sürüklendiği açmazlar ve zorlu kurtuluşunu anlatan bir roman.

Bu arada belirtmeden edemeyeceğim: İnternette rastladığım haberlere göre Adını Feriha Koydum dizisine Yeşil Kiraz'dan çalıntı olduğu gerekçesiyle dava açılmış. Benzerliğinin göz ardı edilemeyeceği bir gerçek. Benim de aklımdan geçmişti Feriha fakat belirtmemde yarar var, eğer iddia doğruysa Yeşil Kiraz'daki bütün önemli noktalar atılarak; kof ve anlamsız hale getirmişler dizi yaparak. Çünkü kitabı pembe diziden kurtararak değer katan da tam da dizide kendine hiç yer bulamayan kısımlar.

Bu arada öğrencilerime yaz ödevi olarak verdiğim kitaplardan biriydi bu kitapta. Onların kapak tasarımlarını da daha sonra ekleyeceğim.

7 Ekim 2012 Pazar

Bilgin Amca'sız yeni bir eğitim yılı....


Maalesef uzun bir aradan sonra yeniden yazmaya kötü bir haberle başlayacağım. Evet çocukların Bilgin Amcası, Dedesi maalesef 68 yaşında hayata gözlerini yumdu. Ardında ise onun kitaplarını okumaya hazır pırıl pırıl bir gençler-çocuklar bıraktı.Fazla da söze gerek olmadığı kanısındayım. Elbette adımlarını takip etmeye devam edeceğiz....




Adalı'nın dilinden Adalı:http://bilginadali.wordpress.com/about/