Mini mini birler
Çalışkandır ikiler
Ela gözlü üçler
Dayak yiyen dörtler
Misafirdir beşler
Altılar kalemimi çaldılar
Yediler yemeğimi yediler
Sekizler seksek olup gittiler
Dokuzlar doktor olup gittiler
Onlar bizi okutanlar
:)) Evet bugün mini mini birler başladı okula, yarışmaya. Oryantasyon yani öğrenciyi okula alıştırma çalışması nedeniyle bir hafta erken başlayan birinci sınıfları velileri ellerinden tutup getirdiler okula. Tabii öncesinde renkli kalemler, boyalar daha neler neler... Önce birçoğu gelmek istemedi. Hatta bi süre okula gelmemek ya da annesini göndermemek için ağlayanlar hatta hastalananlar(!) bile olacaktır. Elbette bir süre sonra alışacaklar
Sonra...Sonrası etütler, ek dersler, ek kitaplar, özel dersler, dershaneler vs. derken sınavlar, sınavlar, sınavlar... Sınavlara bağlı hayatlar önce üniversite sınavında hesap veriyor, elbette bu kısır sistemde üniversite umutların bağlandığı kadar yüz güldürmüyor ne yazık ki. Bu sınavı da atlatanların artık iş bulma dertleri başlıyor ki bu da ayrı bir dram!!! Bugün artık öğrenciler gelecekten daha da umutsuz söz ediyor. Üniversite mezunu işsiz ordusu ise geçici işlerde sömürülülerek hayatlarını devam ettirme uğraşında.
Peki bugünün minikleri okula başlarken onları kimler karşılıyor dersiniz? Evet hala atanamamış fakat devlet eliyle sömürülen öğretmenler. Hayır burada 'KADROLU' diye ayrılan öğretmenlerin iş sorunlarından ya da maaşlarının azlığından dem vurmayacağım. SÖZLEŞMELİ daha da acısı ÜCRETLİ öğretmenlerden bahsedeceğim.
Çocuğunuza kimler mi öğretmenlik yapacak? Yazık ki ülkemizin yüzkarası bir uygulamasının kurbanı ücretli öğretmenler..Bu uygulamanın tek kurbanı ne yazık ki öğretmenler değil. Mağdur kısmın bir de öğrenci kısmı var.
Peki devlet eliyle sezonluk işçi muamelesi yapılan 'ücretli' olarak tabir edilen öğretmenler kimlerdir?
Bir zamanlar tıpkı bugün okula başlayan bebeler gibi heyecanla okula başlayan miniklerdi. Sonra devam ettiler. onlar sizin bebelerinizin yaşındayken dershaneler bu kadar yaygın, etütler bu kadar popüler ve üniversite mezunlarının iş bulmaları bu kadar zor değildi. Kazandılar üniversite sınavını üstelik hiç de azımsanmayacak puanlar alarak ve hayatlarının gençlik dönemini heder edercesine ders çalışarak... Peki ya sonra? Üniversitelerden de diplomalarını alıp artık okullarına gidip öğretmenlik yapmaya hazırlardı.
Ve KPSS denilen öğretmenlik yapabilir diplomasıyla girilen bu sınavda her yıl biraz daha zorlaşan rekabet ortamında, öğretmenlik sürecinde hiç de işlerine yaramayacak bilgilerden sınanmaya başladılar. Geçmeyi başaranlar kadrolu ve sözleşmeli diye ayrılırken ataması yapılmayanlar da (ihtiyaç) dolayısıyla okullarda asgari ücretinde altında bir ücretle çalıştırılmaya(SÖMÜRÜLMEYE) başladılar.
Peki, bugün çocuklarınızı emanet ettiğiniz öğretmenlerin derdi sizi pek alakadar etmiyor diyelim; bunun ardından okullarda sürekli olarak değişen öğretmen kadrosu acaba çocuğunuzu etkilemeyecek mi? (ki bu da aynı sistemin sonucu) Yahut eğitim sürecinin sonunda çocuğunuzu aynı son beklemeyecek mi?
Tv kanallarında açıklama yaparak 'okullarda katkı yapılmasın' diyenler yine okullardaki öğretmenin üzerinden kar sağlıyorlar. Okullarda çalışan öğretmenin maaşına göz diken ve çözüm olarak atama yapmak yerine ÜCRETLİ sistemi getirenlerin sizce okullara katkısı ne?
Birilerinin çocukları ayda milyarların ödendiği kolejlerde okurken, orta ve alt sınıfın çocukları ise devlet okullarında okur. Aynı kişilerin çocukları özel ya da yurtdışı üniversitelerinde okurken, diğerlerininki devlet üniversitelerinden mezun olurlar. Sonrası malum kimin patron, kimin işsiz olacağı açık.
Peki hala bu ülkede eğitim ücretsiz mi?